15 Haziran 2013 Cumartesi

G E Z İ P A R K I

Paylaşım sahibinin adını özellikle vermiyoruz, ama, orada olduğunu bilin.
_____________________________________________

Gezi'nin gerçek talepleri... Kendi yorumum... Eksiği fazlası olabilir ama günlerdir direnişin içinde biri olarak, benim isteklerim bunlar. Tepkimiz genel olarak yönetimin uslübuna yönelik. Yani herşey yıkılsın yerine biz gelip yenisini yapalım diye bi kaos istediğimiz, yada akp düşmanlığı, din düşmanlığı vs. bi derdimiz yok. Bu olayların bu kadar büyümesinin tek sebebi de gereksiz yere çevreci arkadaşlarımıza uygulanmış şiddettir. Şiddet uygulandıktan sonra mesele ağaç olmaktan çıkıp, diktatörya / faşizm uslubuna sahip yönetime tepki haline gelmiştir. Evet doğayı seviyorum, evet Taksim gezi parkının park olarak kalmasını çok istiyorum. Ama oranın yıkılmasına üzüldüğümle kalırdım, apolitik madalyası alma yolunda önde giden bir insan olarak bunun için eyleme katılmazdım, arkadaşlarıma şiddet uygulanmasaydı. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır, ama tam tersi bir uslup kullanıldı. Bu sert uslubü sağır sultan bile duydu(şu haberleri bi kapatın televizyondan, oyun oynamaya çalışıyorum şurda diyen gençlik) Yönetimdeki uslüp olarak nelerden rahatsız oluyoruz detaya gireyim;

- "Siz istemeseniz de, ben istiyorum ve olacak, susun oturun, konu kapanmıştır" zihniyetini istemiyoruz. Koskoca başbakanın, saçmasapan bir AVM(ya da her neyse) için halkıyla inatlaşmasına ne gerek var? Başbakanın gereksiz kibiri ve üstünlük merakı yüzünden tüm dünyaya rezil olmuş durumdayız. Daha olgun bir yaklaşıma ihtiyacımız var, iktidar sarhoşluğuna değil.
- Bu kadar şey yaşandıktan sonra, kuru bir özür yeterli değil. Bu süreçte abartı şiddet uygulayan tüm polislerin sorgulanmasını, ölüme ve yaralanmaya sebep olanların yargılanmasını ve açığa alınmasını istiyoruz. Bundan sonraki süreçte de, polis kadrosuna girme koşullarının yeniden gözden geçirilmesini ve şiddet eğiliminin ölçülerek mesleğe kabulünü istiyoruz.
- Hiç kimsenin insanları sınıflandırmasını ve ona göre davranmasını istemiyoruz. Önce "insan", sonra müslüman/alevi/sünni/ateist/satanist/dinli/dinsiz ya da Ermeni/Kürt/Türk'üz biz. Ve bu ülkedeki herkes Türkiye'nin bir evladı. Ayrım istemiyoruz. Bugüne kadar hep siyasetin gölgesinde birbirimize ters düştük. Artık bunu istemiyoruz. Gezi sayesinde birbirimizi anlayabildiğimizi, kucaklayabildiğimizi gördük.
- Farklı görüşlere saygı istiyoruz. Ancak, saygı gösteremeyeceğimiz tek konu Atatürk düşmanlığı. Atatürk ister (birilerinin(!!!) tabiriyle) dinsiz olsun, ister (yine o birilerinin(!!!) tabiriyle) ayyaş olsun farketmez. Ülkemizi işgalden kurtarmış ve bize özgürlüğümüzü armağan etmiş bir "insan" olarak saygıyı hakediyor.
- Herkesin bir kalıba sokulmaya, tek tip insan Türkiyesi oluşturulmaya çalışılmasına tepkimiz var. Bir başbakan, halkının hangi saatte ne içeceğine, ne düşüneceğine, cinsel hayatına, hayati kararlarına karışmamalı. Tüm bunlar bir gündem değiştirme, hatalarının üstünü örtme çabası, bunları görmüyor değiliz. Ama her gündemi örtbas etme çabasında bir yasakla daha karşı karşıya geliyoruz. Olan yine bize oluyor... İçki yüzünden birleşemezdik, kürtaj yüzünden birleşemezdik, çünkü önyargılar vardı. Doğa için birleşmemize kimse önyargıyla yaklaşamazdı ve birleştik. (Bence çok da güzel oldu. Keşke gelseydiniz görseydiniz Taksim'deki dayanışmayı, özellikle kandilde gelseydiniz de amacımızın din düşmanlığı olmadığını görseydiniz. Ben hayatımda böyle güzel bir kandil görmedim)
- Medyanın susturulmasına veya baskıya maruz kalmasına tepkiliyiz. Kendi gibi düşünmeyen sesleri susturmak sadece ve sadece kendine güvensizliği çağrıştırıyor bize. Kendine güvenen ve eleştiriye açık bir başbakan istiyoruz.
- Başbakanın halkının her kesimine eşit ve saygılı yaklaşmasını istiyoruz. Kendi gibi düşünmeyeni dışlamak yanlış. Yok eğer bunu yapmamakta ısrar edecekse, erken seçim yapılsın ki en azından başka birine şans tanıyalım. Ve Taksim'e gitmediyseniz şu süreçte.. biraz o "dağılmasını istediğiniz kalabalığı" anlatayım size...